Ölü Doğan Bir Ödeme Yöntemi: Banka Ödeme Yükümlülüğü (Bank Payment Obligation)

Dış ticaretin finansmanında son 10 yıl içerisinde yaşanan en garip olay bana göre Banka Ödeme Yükümlülüğü (Bank Payment Obligation) (BPO) isimli ödeme yönteminin ölü doğmasıdır.

2013 yılında ICC tarafından kural kitapçığı yayınlanan, BPO‘yu geliştiren bankalar tarafından büyük bir reklam kampanyasıyla tanıtılan bu yeni ödeme şekli; henüz potansiyel kullanıcılarının %5’i bile adını duymadan tarihin tozlu rafları arasında yerini aldı.

Hatta öyle ki ben de bu ödeme sistemini tamamen unutmuşum. 2023 yılında yavaşlayan dış ticaretle beraber benim de işlerimin yoğunluğu azalınca tekrar yıllardır ihmal ettiğim web sitelerime geri döndüm.

Banka Ödeme Yükümlülüğü ismine de İngilizce sitemdeki yazılarda rastladım. 2014 veya 2015 yıllarında bu ödeme yöntemi ile ilgili yazılar yazdığımı hatırlıyorum. Daha sonra sitemi yenilerken bu yazılar da yenilendi.

İsteyenler aşağıdaki linklerden söz konusu yazılarıma ulaşabilir.

Bank Payment Obligation – BPO | Letterofcredit.biz | LC | L/C

URBPO – ICC Uniform Rules for Bank Payment Obligations – ICC Publication No. 750 | Letterofcredit.biz | LC | L/C

Peki Banka Ödeme Yükümlülüğü neden ölü doğdu. Bu kadar emek ve masraf neden boşa gitti?

Yukarıdan Zorlama Yapı:

BPO tabandan gelen talep doğrultusunda oluşturulmuş bir ödeme yöntemi değildi.

Hatta ihracatçıların ve ithalatçıların %99,9’unun konudan haberi bile yoktu.

Tamamen birkaç küresel bankanın ve onların oluşturmuş oldukları ICC çalışma gruplarının zorlamasıyla piyasaya kabul ettirilmeye çalışılan bir ödeme yöntemiydi.

Piyasa bunu kabul etmek istemedi ve de kabul etmedi.

Sistemsel Zorluklar ve Maliyet Dezavantajı:

BPO’nun dayanmış olduğu swift sistemindeki TSU yapısının ihracatçılar ve bankalar için pek çok zorluk çıkardığı üzerine birkaç makale okudum.

Ayrıca BPO’ya geçmenin az sayıdaki işlem için çok büyük maliyet getirdiği için bankaların da bu sisteme geçmekte tereddüt ettiği bu makalelerde yazıyor.

Her iki sebebin de BPO’nun yeterince yaygınlaşmasını engellemiş olabileceğini kabul etmek lazım.

BPO’nun İhracatçı ve İthalatçılara Ne fayda Sağlayacağının Tam Belli Olmaması:

Bana göre BPO’nun tutmamasındaki asıl nedenlerden birisi de pazarda tam konumlanamaması oldu.

BPO lanse edilirken açık hesap ile akreditif arasında bir yerde olacağı söylendi ama örneğin; neden ihracatçı ve ithalatçı firmaların vesaik mukabili gibi bir ödeme yöntemi varken BPO kullanmaları gerektiği tam açıklanamadı.

Ayrıca BPO ilk çıktığında çok büyük işlemlerde kullanılarak işlemlere başladı. Hafızam beni yanıltmıyorsa Avustralya’dan Çin’e yapılan 300milyon USD’lik bir kömür ihracatı için bu sistem kullanılmıştı.

Herhalde bu yazıyı okuyan herkes 300milyon USD’lik bir işlemin mal mukabili ile akreditif arasında bir yere konumlanamayacağı konusunda hem fikirdir.

Akreditif ile mal mukabili arasına konumlanacak bir ödeme yönteminin 50-100bin USD tutarındaki işlemlere ideal çözüm sunması gerekir.

Akreditifteki Esnekliğin Olmaması:

Akreditifin pek çok dezavantajı olmasına rağmen bir tane avantajı varsa o da çok esnek bir yapıya sahip olmasıdır.

Akreditif açarken belgelerde istediğiniz şartları rahatça yazabiliyorsunuz. BPO uygulamasında bunun olduğundan şüpheliyim.

Dünyanın Henüz O Kadar da Teknolojik Bir Yapıya Sahip Olmaması:

Bugün akreditifi en çok kullanan ülkeler Bangladeş, Hindistan, Nepal, Vietnam, Cezayir, Mısır, Libya, Etiyopya gibi geri kalmış ülkeler.

JP Morgan’ın tepe noktasından bakınca dünya nasıl görünüyor bilmiyorum ama benim yapmış olduğum akreditifli işlemlerde bile epey zorlandığım bu ülkelerin BPO’nun talep etmiş olduğu düzeye ulaşmasına epey zaman var gibi duruyor.

Son Söz:

Bize yaşatmış olduğu tuhaf deneyim için BPO ödeme yöntemine teşekkür ediyor ve kendisini Beatles’ın – Hello, Goodbye şarkısı ile sonsuzluğa uğurluyoruz.

Hoşçakal BPO.