TUIK, gümrük beyannamesi aracılığı ile dış ticaret ile ilgili çeşitli istatistikler tutmaktadır. Bu istatistiklerden birisi de ödeme yöntemlerine göre ihracatın dağılımıdır.
Söz konusu verilere göre, 2023 yılı içerisinde Türk ihracatçılarının akreditife pek de sıcak bakmadığı görülmektedir.
İhracat işlemlerinin %68.3’ü mal mukabili ile yapılmış iken; peşin ödemeler %16,7 ile ikinci sırada, vesaik mukabili ödemeler %8,8 ile üçüncü sırada yer almaktadır. Akreditif ise yalnızca işlemlerin %3,6’ında tercih edilmiştir.
Akreditif nedir başlıklı yazımızda akreditifin ihracatçılar açısından pek çok avantajı olduğunu belirtmiştik.
Tüm bu avantajlarına rağmen akreditif neden bu kadar az tercih edilmektedir? İhracatçılarımızı akreditiften uzaklaştıran sebepler nelerdir?
Eğer daha sık ve bilinçli olarak kullanmaya başlarsak gerçekten ihracatımızı arttırabilir miyiz? Dilerseniz detaylıca incelemeye başlayalım.
İhracatçıları Akreditiften Uzaklaştıran Sebepler Nelerdir?
İhracatçıları akreditiften uzaklaştıran temel olarak iki sebep bulunmaktadır:
- Akreditifler Ekstra Maliyet Getirmektedir
- Akreditifler Karmaşık Yapıları ile Kötü Tecrübelere Sebep Olabilmektedir
Akreditifler Ekstra Maliyet Getirmektedir
Akreditif işlemleri, bankalar aracılığıyla gerçekleştiği için beraberinde komisyon ve masraflar getirmektedir. Bu ek maliyetler, küresel ve yerel faiz oranlarına göre değişiklik göstermekle beraber, ihracat bedelinin %1 ila %4’ü arasında değişebilmektedir.
Akreditifin açıldığı ülke, teyitli olup olmaması, açılış ve ödeme zamanı arasındaki süre ve hatta akreditif işlemine aracılık eden bankaların komisyon oranları akreditif maliyetine etki eden başlıca etmenlerdir.
Gerekmedikçe teyitli akreditif kullanmamak, akreditif süresini olabildiğince kısa tutmak, akreditif altında olabildiğince az düzeltme yapmak ve nispeten daha az komisyon alan bankaları akreditif işlemlerinde tercih etmek akreditif masraflarını düşürme konusunda ihracatçı ve ithalatçıların alabileceği başlıca tedbirlerdir.
Akreditifler Karmaşık Yapıları ile Kötü Tecrübelere Sebep Olabilmektedir
Akreditif işlemleri, ihracatçılar açısından dış ticarette karşılaşabilecekleri en teknik konularından birisidir.
Akreditiflerin kendisine has kuralları ve işleyiş mekanizması vardır. Akreditif kurallarını öğrenmek, varsayımlara dayanarak akreditif altında işlem yapmamak ihracatçıların rezervli ibraz oranlarını oldukça düşürecektir.
Akreditif altında mümkün mertebe yükleme öncesinde akreditif incelemesi tamamlanmalı ve istenilen tüm belgelerin akreditif şartlarına uygun biçimde ibraz edilebileceği teyit edilmelidir. Yükleme yapıldıktan sonra rezervlerin düzeltilmesi çok zor, masraflı, zaman alıcı olabildiği gibi bazen de imkansız hale gelmektedir.
Türkiye’deki İhracatçılar Akreditifi Daha Çok Kullanarak İhracatlarını Arttırabilir mi?
Tam bu noktada yazımızın başında vermiş olduğumuz verilere tekrar dönelim.
Türkiye 2023 yılında yaklaşık 255 milyar dolarlık ihracat yapmıştır. Bu ihracatın 9,35 milyar doları ise akreditifler vasıtası ile gerçekleştirilmiştir.
Türkiye, ihracatının önemli bölümünü Avrupa’ya yapmaktadır. Ama, Avrupa pazarı doygunluğa ulaşmış bir pazar olup; bu pazarda ihracatı önemli ölçüde arttırmak zordur.
Türkiye’nin daha fazla ihracat yapabileceği ülkeler değerlendirildiğinde akreditifli ödemenin potansiyeli ortaya çıkmaktadır.
Afrika, Orta Doğu ve Asya kıtasındaki ülkeler akreditifi Avrupa ve ABD’deki firmalara göre daha çok kullanmaktadırlar.
Zaten bu ülkelerdeki riskler değerlendirildiğinde bu ülkelerin pek çoğuna vesaik mukabili veya açık hesap ihracat yapmanın pek de mantıklı olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Fakat bu noktada bir gerçeği kabul etmemiz gerekmektedir. İhracat pazarlarındaki rakiplerimiz akreditife önem veren ülkelerdir.
Dünya genelinde 30000 CDCS sertifikası sahibi akreditif uzmanı olduğu belirtilmekte olup; bunun 12000 tanesi Çin’de; 3500 tanesi Hindistan’da ve 2600 tanesi de Güney Kore’de yer almaktadır. Diğer belli başlı Asya ülkelerindeki sayıyı da eklediğimizde muhtemelen Dünya çapındaki toplam akreditif uzmanlarının %80’inin Asya’da olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Buradan, aslında Türkiye’nin ihracatını genişletebileceği pazarlardaki rakiplerinin akreditifi etkin kullanabildiği sonucuna varabiliriz. Türkiye’nin de bana göre ihracatını anlamlı bir şekilde arttırabilmesi için akreditifli işlemleri ilk aşamada toplam ihracatının %7 seviyesine çıkarması gerekmektedir.
Bu olmadan anlamlı ve sağlıklı bir ihracat artışı gerçekleşebileceğini düşünmüyorum.
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.
ÖZGÜR EKER (CDCS)
Akreditif Danışmanlık ve Eğitim Hizmetleri